Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr – Bir periyoda damga vuran ‘Elm Sokağında Kâbus’ sineması kaygı sinemasının mihenk taşlarından biri olarak kabul ediliyor. Endişe cinsine farklı bir dinamizm katan ve günümüzde ‘korku klasiği’ olarak görülen 1984 üretimi bu sinema, daha sonra ‘Çığlık’ serisiyle isminden daha da çok bahsettirecek olan ABD’li direktör Wes Craven’ın direktörlüğünde çekilmiş ve 80’li yıllara iz bırakmayı başarmıştı. Dünya genelinde tam 57 milyon dolar (yaklaşık 1 milyar 58 milyon 150 bin TL) hasılat yapan ve daha sonra devam sinemaları de yayınlanan sinemanın ‘can alıcı’ karakteri Freddy Kruger ise büyük bir tanınan kültür öğesi haline gelmiş, şöhretini 90’lı yıllar ve sonrasında da korumuştu. İnsanların düşlerinde dolaşan ve onları uyurken öldüren bu efsanevi karakterin yer aldığı sinema, sinema tarihinin unutulmazları ortasındaki yerini almıştı. 80’li yılların sonunda, 90’lı yılların başında çocuk olan herkesin kaygılı düşü olan ‘Elm Sokağında Kâbus’ sinemasının konusunun aslında gerçek bir olaya dayandığını ise çok az kişi biliyor.
Wes Craven’ın yarattığı efsanevi karakter Freddy Krueger’ın öyküsü, daha evvel öldürdüğü çocukların ebeveynleri tarafından bir fabrikanın kazan dairesinde canlı diri yakılması ile başlıyordu. Krueger, öldükten yıllar sonra intikam almak için geri dönüyor ve çocukların hayallerine musallat oluyordu. ‘Elm Sokağında Kâbus’ vizyona girdikten sonra Freddy Krueger’ın sesini duymak bile birçok izleyicinin tüylerinin ürpermesine yetmişti. ‘Elm Sokağında Kâbus’u daha da değişik ve fecî bir hale getiren ise sinemanın konusunun tıpkı ‘Çığlık’ serisi üzere gerçek bir öyküye dayanıyor olmasıydı.
GAZETE OKUDUĞU HABER KARŞISINDA ŞOKE OLDU
Yapımcı, direktör ve senarist Wes Craven, 80’li yılların başında bir gün gazete okurken rastladığı bir haber karşısında dehşete düştü. Haberde, Kamboçya’daki Kızıl Kmerler’den kaçan ve ABD’ye yerleşen bir ailenin yaşadıklarına yer veriliyordu. Haberde yazılanlara nazaran yaşları 19 ila 57 ortasında değişen ve ABD’ye yerleşen birçok mülteci vahim kâbuslar gördüklerini söylüyor, bir sıhhat sorunu yaşamamalarına karşın içlerinden kimiler uykularında hayatlarını kaybediyordu.
Okuduğu haber karşısında dehşete düşen Wes Craven, kurbanlar ortasında yer aldığı belirtilen küçük bir çocuğun gazetedeki fotoğrafından çok etkilendi. Çocuk, günler sonra uyuduğunda ailesi yaşadıkları kâbusun sona ereceğini düşünmüş fakat yanılmışlardı. Küçük çocuk, uykuya daldıktan kısa bir mühlet sonra hayatını kaybetmişti.
ABD’li yetkililer arka arda yaşanan olayların akabinde 1981 yılında durumu takip etmeye başlamış olsa da sonraki 10 yılda birebir sebepten ölenlerin sayısı 117’ye ulaştı. Yaşananlar, uzmanlar tarafından birinci evvel ‘Asya Mevt Sendromu’ olarak isimlendirildi. Daha sonra yapılan araştırmalar kapsamında yaşanan rahatsızlığa ‘Ani Açıklanamayan Gece Mevti Sendromu’ ismi verildi.
Yaşananların basına yansımasının akabinde hayatını kaybedenler ABD’de gündem oldu ve herkesi şaşkına çevirdi. ABD’nin Minnesota eyaletinde isimli tıp asistanlığı yapan Dr. Michael McGee, yaşanan ölümlere mana vermediğini söz ederek, “Neden öldüklerini bilmiyoruz. Neredeyse tüm olaylara otopsi yapıldı. Bu beşerler vurulmadılar, bıçaklanmadılar yahut zehirlenmediler. Tüm gayretlerimize karşın çalışmalarımızda bir yol alamadık” ifadelerini kullandı.
OKUYUNCA SENARYOSUNU YAZMAYA KARAR VERDİ
Okuduğu haberde yazılanlar karşısında şaşkına dönen Wes Craven, anlatılanlardan yola çıkarak bir senaryo kurgulamaya karar verdi. Craven, haberi okuduktan sonra düşündüklerini, “Uyuduğunda vahim hayaller gördüğünü ailesine söyleyen çocuğun kıssası, ‘Elm Sokağında Kâbus’un ana öyküsü haline geldi. Çocuk günler sonra uyuduğunda ailesi onun düzeldiğini düşünmüştü ancak işler hiç de bekledikleri üzere gelişmedi. Çocuk, uyuduktan kısa bir müddet sonra dehşetli bir kâbus gördü ve çığlıklar içinde ailesi ona yetişemeden hayatını kaybetti” kelamlarıyla anlattı.
7 yıl evvel beyin tümörü nedeniyle hayatını kaybeden direktör ve senarist Wes Craven’ın yalnızca kendisinin değil, birebir vakitte kaygı sinemasının da başyapıtlarından biri olarak kabul edilen ‘Elm Sokağında Kâbus’ sinemasının az bilinen gerçek kıssası, geçtiğimiz günlerde bir defa daha gündeme geldi. Sinemanın az bilinen hikayesi, ABD’de ‘Cadılar Bayramı’ devrinde kaygı sinemalarının sıkı takipçileri ortasında tekrar tanınan oldu.
Craven, sinemanın yakaladığı popülerlik sonrasında verdiği röportajlarda kıssayı oluşturduğu sırada çocukluğuna dair birtakım anılarını da yer verdiğini söyledi. Craven, “Çocukken konutumuzun önünden geçen ürkütücü bir adam gördüğümü hatırlıyorum. Pencereden ona baktığım sırada beni fark etmişti. O andan sonra da bana bakmaya başlamıştı” dedi.
‘KALPLERİ KISA BÖLÜMÜ YAPMIŞ’
‘Ani Açıklanamayan Gece Mevti Sendromu’ uzun bir müddet tıp literatüründe büyük bir soru işareti olarak kalmaya devam etti. Hayatını bu sendromdan dolayı kaybedenlerin kıssasından esinlenilerek ortaya çıkan ve bir dehşet klasiği haline gelen ‘Elm Sokağında Kâbus’ sineması vizyona girene kadar rahatsızlık yüzünden yaklaşık 100’den fazla insan hayatını kaybetmişti. Üstelik bu sayı her geçen gün artmaya da devam ediyordu.
Doktorlar, sendroma dair ipucu yakalamak için hayatını kaybeden hastalara yapılan otopsileri ayrıntılı incelemeye karar verince gerçekler de gün yüzüne çıkmaya başladı. Doktorlar, ayrıntılı otopsilerde hayatını kaybeden 18 kişinin kalplerinde büyüme olduğunu, 17’sinin iletim sistemlerinde kalbin kas kasılmalarını başlatan ve koordine eden kusurlar olduğunu tespit etti. Otopsileri yapan takımın başında bulunan Dr. Friedrich Eckner, “Hayatını kaybedenlerde misal durumlar tespit ettik. Kalpleri kısa devre yapmış üzere duruyor” dedi.
ERKEKLERDE 8 KAT DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR
Ölümlerin sebebinin anlaşılması ‘Elm Sokağında Kâbus‘ sinemasının vizyona girmesinden ve başta ABD olmak üzere tüm dünyada büyük bir fırtına kopartmasının üzerinden yıllar geçtikten sonra geldi. 1992 yılında Pedro Brugada ve Josep Brugada kardeşler, yaptıkları araştırmalarda ölümlerin birtakım genlerdeki mutasyonlar sebebiyle, kalbin olağan ritmini bozan ‘Brugada Sendromu’ olduğunu keşfetti. Yapılan incelemeler sonucunda, Brugada sendromunun yüklü olarak Asyalı toplumlarda ortaya çıktığı, rahatsızlığın en çok 20-40 yaş aralığında nüksettiği ve bayanlara nazaran erkeklerde tam 8 kat daha fazla görüldüğü tespit edildi.